Çalışma Saatleri : Pazartesi - Cumartesi 08:00-17:00
  Telefon : +90 312 426 88 12

Meme Başı Akıntılarından Ne Kadar Korkmalıyız?

Meme başı akıntıları meme hastalıklarıyla ilgili olarak nispeten sık rastlanan belirtilerdendir. Ancak hastayı çok endişelendirmekle birlikte meme kanserinin az rastlanan belirtilerindendir. Meme başı akıntısı nedeniyle hekime başvuran hastaların ancak %10’u kanser ile ilişkilidir.

Bu nedenle temel klinik yaklaşım altta yatan nedenin doğru bir şekilde ortaya konması üzerinedir. Dikkatli ve detaylı bir öykü ve meme cerrahı tarafından yapılacak özenli muayene ön plandadır.

Altında ciddi bir patolojik neden olan meme başı akıntılarının tek taraflı ve kendiliğinden olmaktadır. Hastanın menopoz öncesi ve sonrası olması da göz önüne alınarak meme başı akıntısının tek taraflı ve kendiliğinden olmasının yanı sıra birlikte bir kitle ele gelmesi cerrahi girişim kararını verdiren önemli etkenlerdendir. Ayrıca akıntının rengi ve kan içerip içermemesi de olası muhtemel bir kanserin ayırıcı tanısında dikkat edilmesi gereken hususlardır.

Yapılan bir çalışmada uzun yıllar takip edilen meme başı akıntısı şikayeti olan hastalarda sadece % 2.7 oranında kanser gelişebileceği saptanmıştır. Özellikle tek taraflı, tek kanaldan ve kanlı olan meme başı akıntıları memeden biyopsi yapılmasını çoğu kez zorunlu kılar. Ancak özellikle menopoz sonrası kadınlarda berrak ve renksiz meme başı akıntılarına da şüphe ile yaklaşılması gerekmektedir. 

Her ne kadar meme başı akıntısı  kanser yönünden, uyarması gereken belirtilerden biri olsa da, kanlı meme başı akıntılarının en sık nedeni iyi huylu “intraduktal papillom”lardır. İkinci sıklıkta süt kanallarında genişleme gelir. Bu durumda sigara kullanımı sorgulanmalı, bazı vitamin eksiklikleri ile romatizmal hastalıklar akılda tutulmalıdır. Yapılan çalışmalar özellikle sigara kullanımının meme başı altındaki süt kanallarının etrafındaki destek dokusunu zayıflatarak bu kanallarda genişleme yaptığını göstermiştir. Bazen memenin kistlerinin de meme başı akıntılarına neden olduğu bilinmektedir. Emzirme döneminde galaktosel denilen süt keselerinin varlığına dikkat edilmeli gerekirse içi boşaltılmalı ama emzirme kesilmemelidir. Öyküde memenin enfeksiyonları sorgulanmalı ve meme başında olan çekintiler ve şekil bozukluklarına dikkat edilmeli kanser ekarte edilmelidir.

Menopoz sonrası olan hastalar ile, aile öyküsü olan ve hormon kullanımının söz konusu olduğu hastalarda meme ultrasonografisi ve mamografi gibi konvansiyonel yöntemlerin de yardımıyla meme hastalıkları konusunda deneyim sahibi olan bir cerrah akıntının olduğu kanalı saptayarak meme başından akıntının olduğu kanalı veya kanalları bulabilir ve doku tanısı için biyopsi işlemini rahatlıkla gerçekleştirebilir.        

Teknolojik ilerlemeyle sağlanan bir çok karmaşık tanısal yönteme rağmen (duktoskopi, duktal lavaj, duktografi), klinik öykü meme başı akıntılarının gerçek nedenini ortaya koymak konusunda hala en önemli yeri tutmaktadır. Meme başı akıntısından yayma ve sitolojik inceleme merkezlerde uygulanmakla birlikte, yalancı negatiflik oranının yüksek olması nedeniyle yaygın kullanıma girmiş bir tetkik olarak düşünülmemelidir.

Galaktografi hem uzun sürmesi, hem de tekrarlayan mammografiler çekilmesine gereksinim duyulması ve gereksiz radyasyon maruziyetine neden olması yüzünden dezavantajlıdır.  Duktoskopi ve duktal lavaj ise henüz gelişme aşamasında olup pahalı ve zaman alıcı yöntemlerdir.